GüncelKültür&Sanat

Nayiri Büyüksimkeşyan | Yüreği dağlarda bir Amerikalı: William Saroyan

Saroyan’ın kaleme aldığı ‘Aram Derler Adıma’da dokuz yaşındaki Aram Karaoğlanyan’ın gözünden renkli bir dünyayı, 'deli' aile fertlerini ve olan biteni bir çocuk olarak algılama çabasını okuyoruz.

William Saroyan, eserlerinde coşkulu, yalın, konuşma diline yakın bir dil kullanıyor. Böylelikle ileride “saroyanesque” olarak anılacak anlatım dilini görüyoruz. Okurlar bu sayede karakterleri ve mekanları önceden tanıyor ve olayları birebir kendi yaşıyormuş hissine kapılıyor; Saroyan’la bir bağ kuruyor. Hiç görmediği Bitlis’i çocuk gözünde insanlardan duyduğu kadarıyla resmetmesi, özleyişi, bu hissettiği dayanılmaz ağrıyı hiçbir şey yokmuş gibi okura anlatışı belki de bu yüzden bu kadar etkileyici.

ABD’DE DOĞAN İLK AİLE FERDİ

William Saroyan, 1908 yılında ailesinin aksine Bitlis’te değil Fresno’da doğdu, üstelik ailenin orada doğan ilk ferdi oldu. Babası Armenak’ı çok küçük yaşta kaybetti, birkaç yıl yetimhanede kaldı, ardından kalabalık ailesine geri döndü.

Eski memlekette yaşananları, ailesinin çektiği acıyı aile büyüklerinden dinledi; oraya, o eski memlekete ait olduğunu hissetmek istedi. Bazen babasının duvarda asılı fotoğrafına baktı, benzerlikler bulmaya çalıştı. Bunu küçücük bir çocukken de yaptı, genç bir delikanlıyken de, para kazanan bir yazar olduğunda da.

Hep bir yere tutunmak istedi. Bitlisli Ermeni bir ailenin Amerikalı oğlu olarak kendini bir yere tamamen ait hissedemedi. “Amerikalıyım” dedi, “Bitlisliyim aynı zamanda”, “dilini çok konuşamam ama bir Ermeni’yim de”.

Gidemediği, göremediği, hayalini kurduğu o yerin hasretini çekti. Bazen dokuz yaşında bir çocuğun gözünden anlattı özlemini ve çaresizliğini, bazen anı yazılarında. Ne yazarsa yazsın konu hep aynı yere vardı: Gidemediği o hayaller ülkesi. 1964’te nihayet Bitlis’i ziyaret edene kadar yüreğinde o ağırlığı hep taşıdı.

Yazdığı öykülerde Fresno’ya, orada onlarla yaşayan diğer göç etmiş azınlıklara, renkli kalabalık ailesine ve hepsinin -hem ailesinin hem komşularının- gözünden arkalarında bıraktıkları memleketlerine olan hasreti okuyoruz.

‘Aram Derler Adıma’ kitabında dokuz yaşındaki Aram Karaoğlanyan’ın gözünden bu renkli dünyayı, ‘deli’ diye adlandırdığı aile fertlerini, kendiyle kavgalarını ve olan biteni bir çocuk olarak algılama çabasını okuyoruz.

Aram’ın kurallara karşı gelişini, atıldığı maceraları, büyüklerini gözlemlemesini ve kafa karışıklığını öyküler boyunca gözlemliyoruz. Saroyan bütün bu duyguları usta bir dille anlatıyor, öyle ki Aram’ın, kuzeni Murad’la komşularının atını kaçırdığında hissettiği o karmaşık coşku dolu duyguları da, nar ağaçları ölüp büyüyemediğinde Melik amcasıyla hissettiği o büyük hayal kırıklığını da, Arap Halil’le Hosrov dayının sessizlik içinde oturuşunu gözlemlemesini de okurken aynı derecede heyecanlanıp merak ediyoruz.

Aram Derler Adıma, William Saroyan, Çevirmen: İrma Dolanoğlu-Çimen , Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık, 2017.

Kendi başına buyruk olsa da, aslında okuduğumuz her kelimede Aram’ın bir şekilde diğerlerine benzeme çabasını görüyoruz.

Yaşanan onca şeyi geride bırakıp bambaşka bir diyarda hayat kurmak, geldiği yeri kaybedip her gün özlemenin, geride sevdiklerini bırakmanın ne kadar zor olduğunu çeşitli öykülerinde ve anı yazılarında kimi zaman Saroyan’ın annesinden, nenesinden, annesinin kuzeni Hovagim Saroyan’dan dinliyoruz; bütün bunlar yeterince zor ve karmaşıkken diğer yandan hiç görmediği bir yeri çocuksu bir masumlukla özlemenin ne kadar zor olduğunu Saroyan’ın kendisinden dinliyoruz çoğu kez.

Kendini avutuşunu, babasına benzer küçücük bir ayrıntı arayışını, bulduğunda gururlanışını ve memlekete yazdığı öykülerle de olsa varma çabasını hep görüyoruz. Yıllarca hayalini kurduğu Bitlis’ine vardığında da Saroyan’ın gözlerindeki sevinci, çaresizliği, hüznü görebiliyoruz.

Seçtiği sade kelimeleri öyküleriyle, romanlarıyla, anılarıyla kalbinize ilmek ilmek işliyor Saroyan. Okumayı bitirdiğinizde yüzünüzde küçük bir tebessüm, yüreğinizde tatlı bir acıyla sizi kendinizle baş başa kalıyor ve kendinizi Saroyan dünyasının içinde buluyorsunuz.

(Gazete Duvar. 5 Mayıs Çarşamba)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu