DünyaGüncel

DÜNYA | İngiltere’de Artan Polis Şiddeti ve Yeni Polis Yasası Üzerine

"Yoksulların daha fazla yoksullaştığı, zenginlerin daha fazla zenginleştiği her yerde emekçilerin isyan etmesi kaçınılmaz bir durumdur. Eylemlerde dikkat çeken bir nokta da örneğin Bristol eylemcilerinin çoğunluğunun 20’li yaşlarda gençlerden oluşmasıydı"

2020 yılında ABD vatandaşı, George Floyd’un polis tarafından boğularak öldürülmesinin ardından, Amerika başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde, milyonlarca insan, pandemiye rağmen sokağa çıkarak ırkçılık karşıtı protestolar düzenledi.

Bu protestoların en yaygın olduğu ülkelerden birisi de İngiltere’ydi. Londra ve Bristol başta olmak üzere birçok şehirde “Black Lives Matter” temalı protesto eylemleri örgütlendi. Londra’da, Parlamento önünde bulunan Winston Churchill heykelinin üzerine “Churchill bir ırkçıdır” sloganının yazılmasının ardından Bristol’da yapılan eylemde kitle, 1600’lü yıllarda köle ticareti yapan Edward Colston heykelini de yerinden sökerek suya atmıştı.

2020 yılına damga vuran eylemlerin arasında Extinction Rebellion tarafından örgütlenen iklim krizi eylemleri de var.

Bu dönemde yapılan onlarca eylemde binlerce kişi gözaltına alınmış, 1.000 kişi tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmişti. Bu eylemlerde polisle kitle arasında sert çatışmalar yaşanırken, aralarında polislerin de olduğu onlarca kişi yaralanmış, yüzlerce eylemci de gözaltına alınmıştı. 2020 yılında İngiltere yüzlerce eyleme ev sahipliği yaptı.

Pandemiden en çok etkilenen ülkeler arasına giren İngiltere’de 2021 yılının Ocak ayından başlayarak sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Fakat bu süre zarfında Extinction Rebellion davası ertelenmedi ve eylemelere katılan 1.000 kişi mahkemeye çağrıldı.

Mart ayının başlarında ise bir polis tarafından kaçırılarak katledilen Sarah Everard için yapılan anma etkinliğine polisin saldırarak 2 kadını gözaltına almasının ardından, binlerce insan polis şiddetine karşı sokağa çıkmış eylemler düzenlendi. Eylemlerin devam ettiği 15-16 Mart tarihinde yeni Polis, Suç, Ceza ve Mahkemeler Yasa Tasarısı (PCSCB), Avam Kamarası’ndan 359 oyla geçerek Parlamento’ya gönderildi.

Sarah Everard eylemleri sürerken alelacele oylamaya sunulan yeni yasa tasarısının hazırlanmasında, 2020 yılında yapılan eylemlerin çok büyük katkısı var. Örneğin, yeni yasa tasarısı anıt ve heykellere zarar verenlere 10 yıla kadar hapis cezasını öngörmektedir.

Acil durum çalışanlarına yönelik saldırı, taciz gibi birçok suça daha ağır cezalar verilmesini de kapsayan ceza yasası, aynı zamanda polise, “bir kurumun faaliyetlerinde ciddi aksamalara yol açabileceğinden” veya yoldan geçenlere “ciddi rahatsızlık, alarm veya sıkıntıya” neden olabileceğinden şüphelenmeleri halinde protestolara ciddi kısıtlamalar getirme yetkisi de veriyor. Bu, parlamento dışındaki her bir protesto ve aslında herhangi bir yerdeki herhangi bir protesto için geçerli. Yani aslında tasarı, bir protestonun polis tarafından engellenmesini tamamen polisin inisiyatifine bırakıyor. Yasaya göre polis ayrıca direktiflerine uymayanları para cezası yazabilecek.

Yasa tasarına karşı 21 Mart’ta Bristol’da düzenlenen “Kill the Bill” eyleminde polisle kitle arasında çatışma çıktı. Karakol camlarını kıran ve polis arabalarını ateşe veren kitle, yasa tasarısı karşısında geri adım atmayacağının da sinyalini verdi.

Emperyalist kapitalist devletlerin sözde önem verdikleri “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” vb. belgeler karşısındaki ikiyüzlülüğü de pandemi sürecinde ortaya daha net çıktı.

Örneğin sözkonusu bildirgenin 20. Maddesi “Herkes, barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahiptir’” demektedir. Ancak bu ifade bugün bu yasa tasarısı tarafından hiçe sayılmaktadır. Çünkü toplanma yerinin, saatinin ve gürültü seviyesinin dahi polis tarafından belirlendiği, polisin en ufak şüphesinde sonlandırabileceği ya da başından yasaklayabileceği bir eylem, açıktır ki kitlelerin kendini özgürce ifade edebileceği bir eylem olamaz.

 

Kapitalist Sistemin Krizi Derinleşiyor

Emperyalist kapitalist sistem, içinde bulunduğu krizi aşmak için bir yandan işçi sınıfı ve emekçi halklara yönelik sömürüyü yoğunlaştırırken diğer taraftan doğayı talan ederek, gezegenimizi geri dönülemeyecek boyutta tahrip etmeye devam ediyor.

Küresel ısınmanın yol açtığı yaygın kuraklık, düşük verim, su kıtlığı, artan hastalıklar ve orman kaybı insanlığı büyük bir felakete doğru sürüklemektedir. Sistemin içinde bulunduğu kriz, 2020 yılında başlayan koronavirüs salgınıyla giderek derinleşmekte ve emperyalist ülkelerde yoksulluk, işsizlik ve güvencesiz çalışma olarak geri dönmektedir. Pandemiden en fazla etkilenen emperyalist ülkelerden birisi de İngiltere’dir.

Bir tarafta ekonomik durgunlukla birlikte artan işsizlik, pandemiden kaynaklı bir daha açılmamak üzere kapanan küçük işletmeler; diğer tarafta pandemiyi fırsata çevirerek zenginliklerine zenginlik katan sermaye sahipleri…

Yoksulların daha fazla yoksullaştığı, zenginlerin daha fazla zenginleştiği her yerde emekçilerin isyan etmesi kaçınılmaz bir durumdur. Eylemlerde dikkat çeken bir nokta da örneğin Bristol eylemcilerinin çoğunluğunun 20’li yaşlarda gençlerden oluşmasıydı. Çünkü krizden en fazla etkilenenlerin başında gençler gelmektedir.

Diplomalı genç işsizlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Gelecekleri ellerinden çalınan halk gençliği, sistemin, halk gençliğine hiçbir şey vaat etmediğini görmüş, yeni arayışlar içine girmiştir. Gençliğin büyük bir kesimi, siyasal olarak geri ve örgütsüz olmasına kaderini kendi eline alması gerektiğinin farkına vararak soluğu eylem alanlarında almaya başlamıştır.

Gelişen kitle hareketlerinin önüne geçmek için emperyalist burjuvazi, bir taraftan kolluk kuvvetlerini kitlelerin üzerlerine salarken, diğer taraftan ceza yasalarıyla bu hareketlerin önüne geçmeye çalışmaktadır.

Gerek Extinction Rebellion eylemcilerine yönelik tutuklama mahkemeleri gerekse de Bristol eyleminde katılımcılara “holigan” benzetmesi yapan hükümet ve onun medyası, bu eylemlerin haklı ve meşru taleplerini karalama kampanyası yapıyorlar.

Bristol’da, köle tüccarı Edward Colston heykelinin yıkılması, emperyalist burjuvaziye verilen bir mesajdı. Bu mesaj, modern köle sisteminin yönetici ve sahipleri tarafından doğru okunmuş olacak ki, sistem yeni yasalara ihtiyaç duymaktadır. Ama nafile, hiçbir yasa ve önlem geleceğini kendi eline almak isteyenlerin karşısında duramaz/duramayacaktır. Dipten gelen dalga, yüzeye vurduğunda tüm sömürücüleri tarihin çöplüğüne gönderecektir. Unutulmamalıdır ki her fırtına bir yağmur damlasıyla başlar….

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu